10 Ocak 2014 Cuma

Denizde hayat var










Eko-heykeltraş Jason deCaires Taylor hayat verdiği heykellerini, yaşamaya devam edeceği deniz altına taşıyor. Resif oluşturan heykelleri mercanların, balıkların ve diğer deniz canlılarının yaşama alanı oluyor. İnsan ve doğa arasındaki karmaşık ilişkiyi simgeleyen eserleri kayıplar ve umutlar ile ilgili bir mesaj taşıyor.

Heykellerin oluşturduğu bu resif manzarası zaman içerisinde doğanın elinde değişikliğe uğramaya devam

5 Ocak 2014 Pazar

Deniz Kabuğu


Hemen hemen hepimizin bildiği ve sevdiği Sting şarkısı Shape of My Heart’ın belkemiği gitar arpejlerinin yaratıcısı Dominic Miller ve kendi halinde italyan bir illüstratör olan Marianna Balducci birlikte Dominic Miiler’ın 5th House albümündeki Catalan isimli parçanın videosunu oluştrmuşlar.

Videonun konsepti, Federico Garcia Lorca’nın Caracola şiirinden “ Bana bir deniz kabuğu getirdiler” cümlesi üzerine senaryolaştırılmış. Şairin deniz kabuğunun uzakta kalan eve, çocukluğa özlemi simgelediği Caracola şiiri, 3 farklı sanatçının tek bir eserde nasıl da bir bütün olabildiği ve sanatı zenginleştirdiğinin güzel ve mütevazı bir örneği.

27 Aralık 2013 Cuma

Postludium



İsveç’li basçı ve besteci Lars Danielsson, Gotenburg konservatuarında eğitim almış. Kontrabas, bas gitar ve çello çalıyor. Caz müziğinin John Scofield, Jack DeJonette, Mark Stern gibi önemli müzisyenleri ile albüm ve konser çalışmaları olan Danielsson ülkemizde de konserler verdi.
Polonya’nın harika çocuklarından piyanist Leszek Mozdzer, Norveç’li trompetçi Mathias Eick, Amerikalı davulcu Eric Harland ve İngiliz gitarist John Parricelli ile 2009 da çıkardıkları Tarantella isimli albüm romantik ezgileri ve melodik yapısıyla Avrupa caz albümleri arasında rahat dinlenebilen bir albüm.
Albümün ismi olan Tarantella 15.-17. yy arasında oldukça moda olan Güney İtalya’nın geleneksel dans ve müzik türü.

25 Aralık 2013 Çarşamba

Aşkın Milonga hali.


Yönetmenliğini  Marco Calvise’ nin yaptığı çeşitli film festivallerinden bol ödüllü kısa film Milonga; adını aldığı  Arjantin ve Uruguay kökenli tango etkileşimli  dans ve müzik türünün eşliğinde 13 dakikada dokunaklı bir hikaye anlatıyor.

20 Aralık 2013 Cuma

Cennetteki göz yaşları




Dramatik hayat öyküsünde birkaç filme yetecek kadar trajedik olaylar onun o duygulu tonları ile blues müziğini kendince yorumlamasına sebep oldu. İngiliz müzisyenin 16 yaşında hamile kalan annesini ablası bilerek büyüdüğü, alkol ve uyuşturucu sorunlarından kurtularak kendine yepyeni bir hayat kuruşunu bizler onun şarkılarından dinledik ve hissettik.
1990’da menajerini ve iki sahne asistanını bir helikopter kazasında kaybeden Clapton bu sarsıcı kazayı henüz atlatamamışken, 7 ay sonra yine trajik bir kaza sonucu 4 yaşındaki oğlu Connor, Newyork’ta annesi ile birlikte yaşadığı 52. kattaki apartman dairesinin penceresinden düşerek öldü.
Bir süre kendi içine kapanan Eric Clapton, Will Jennings  ile birlikte uyuşturucu kurbanları ile ilgili Rush adlı filmin müziklerini yapmaya başladı. Filmin bir sahnesinde Clapton, Will Jennings’e bu sahneye oğlumla ilgili bir şarkı koymak istiyorum der ve “Tears in Heaven” (cennetteki göz yaşları) adlı şarkıyı birlikte bestelerler.
Bir röportajında “Müziğin tedavi edici gücüne hep inandım ve işe yaradı” diyen Clapton daha sonra hiç tanışmadığı babası için de bir şarkı yaptı. “My Fathers Eyes” ve “Tears in Heaven” milyonlarca dinleyiciye ulaştı.
Belki de dinlediğimiz bütün şarkılar içerisinde “Tears in Heaven” kadar gerçek bir acıyı anlatan bir şarkı daha yoktur.

16 Aralık 2013 Pazartesi

İşte kader kapıyı böyle çalıyor!





















Şüphesiz 16 Aralık 1770 doğumlu Ludwig van Beethoven günümüzde en iyi bilinen besteciler arasında. Für Elise (Elise için) olarak tanıdığımız Bagatelle’i, Ayışığı sonatı, 3. Senfonisi (Eroica), 5. Senfonisi (Kader) ve 9. senfonisi gibi eserleri klasik müziği sevenler kadar, önemsemeyenler tarafından da tanınır.
 Beethoven, 3 numaralı senfonisine o dönemde ordusunun başında ülkeler fetheden, Avrupa’ya radikal yenilikler getiren bir kahraman olarak hayranlık duyduğu Napolyon Bonaparte‘ı onurlandırmak için “Bonaparte Senfonisi” adını vermiş, ancak 1804’de Napolyon kendini imparator ilan edince Fransız İhtilali’ne inanan Beethoven ona kızıp ve senfoninin adını Eroica olarak değiştirmiş.
5. senfonisi adını ilk 4 ölçüsünden alır. Biyografisini yazan Shindler’e bu ilk 4 ölçü için “So pocht das Schicksal an die Pforten! (işte kader kapıyı böyle çalıyor!)” der. Temanın 3 kısa bir uzun vuruşları aynı zamanda mors alfabesinde V harfini (victory/zafer) temsil ediyor.
 9. ve son senfonisini yazdığı sırada sağır olan Beethoven, eserin finalinde koro kullanarak bir devrim yaratır. Schiller'in şiiri olan “Ode an die Freude (Neşeye Övgü)” koro ve orkestranın tüm ihtişamı ile Beethoven’in besteciliğini bir kez daha taçlandırır.
Ode an die Freude gibi müzik tarihinin yapı taşlarını oluşturan, dünya kültür mirası olarak kabul edilen eserler günümüzde okul zilleri, cep telefonu melodileri ya da reklam müziği olarak kullanılırken bu yapıtların kıymetinin farkında olunması dileği ile… iyi ki doğdun Beethoven.