27 Aralık 2013 Cuma

Postludium



İsveç’li basçı ve besteci Lars Danielsson, Gotenburg konservatuarında eğitim almış. Kontrabas, bas gitar ve çello çalıyor. Caz müziğinin John Scofield, Jack DeJonette, Mark Stern gibi önemli müzisyenleri ile albüm ve konser çalışmaları olan Danielsson ülkemizde de konserler verdi.
Polonya’nın harika çocuklarından piyanist Leszek Mozdzer, Norveç’li trompetçi Mathias Eick, Amerikalı davulcu Eric Harland ve İngiliz gitarist John Parricelli ile 2009 da çıkardıkları Tarantella isimli albüm romantik ezgileri ve melodik yapısıyla Avrupa caz albümleri arasında rahat dinlenebilen bir albüm.
Albümün ismi olan Tarantella 15.-17. yy arasında oldukça moda olan Güney İtalya’nın geleneksel dans ve müzik türü.

25 Aralık 2013 Çarşamba

Aşkın Milonga hali.


Yönetmenliğini  Marco Calvise’ nin yaptığı çeşitli film festivallerinden bol ödüllü kısa film Milonga; adını aldığı  Arjantin ve Uruguay kökenli tango etkileşimli  dans ve müzik türünün eşliğinde 13 dakikada dokunaklı bir hikaye anlatıyor.

20 Aralık 2013 Cuma

Cennetteki göz yaşları




Dramatik hayat öyküsünde birkaç filme yetecek kadar trajedik olaylar onun o duygulu tonları ile blues müziğini kendince yorumlamasına sebep oldu. İngiliz müzisyenin 16 yaşında hamile kalan annesini ablası bilerek büyüdüğü, alkol ve uyuşturucu sorunlarından kurtularak kendine yepyeni bir hayat kuruşunu bizler onun şarkılarından dinledik ve hissettik.
1990’da menajerini ve iki sahne asistanını bir helikopter kazasında kaybeden Clapton bu sarsıcı kazayı henüz atlatamamışken, 7 ay sonra yine trajik bir kaza sonucu 4 yaşındaki oğlu Connor, Newyork’ta annesi ile birlikte yaşadığı 52. kattaki apartman dairesinin penceresinden düşerek öldü.
Bir süre kendi içine kapanan Eric Clapton, Will Jennings  ile birlikte uyuşturucu kurbanları ile ilgili Rush adlı filmin müziklerini yapmaya başladı. Filmin bir sahnesinde Clapton, Will Jennings’e bu sahneye oğlumla ilgili bir şarkı koymak istiyorum der ve “Tears in Heaven” (cennetteki göz yaşları) adlı şarkıyı birlikte bestelerler.
Bir röportajında “Müziğin tedavi edici gücüne hep inandım ve işe yaradı” diyen Clapton daha sonra hiç tanışmadığı babası için de bir şarkı yaptı. “My Fathers Eyes” ve “Tears in Heaven” milyonlarca dinleyiciye ulaştı.
Belki de dinlediğimiz bütün şarkılar içerisinde “Tears in Heaven” kadar gerçek bir acıyı anlatan bir şarkı daha yoktur.

16 Aralık 2013 Pazartesi

İşte kader kapıyı böyle çalıyor!





















Şüphesiz 16 Aralık 1770 doğumlu Ludwig van Beethoven günümüzde en iyi bilinen besteciler arasında. Für Elise (Elise için) olarak tanıdığımız Bagatelle’i, Ayışığı sonatı, 3. Senfonisi (Eroica), 5. Senfonisi (Kader) ve 9. senfonisi gibi eserleri klasik müziği sevenler kadar, önemsemeyenler tarafından da tanınır.
 Beethoven, 3 numaralı senfonisine o dönemde ordusunun başında ülkeler fetheden, Avrupa’ya radikal yenilikler getiren bir kahraman olarak hayranlık duyduğu Napolyon Bonaparte‘ı onurlandırmak için “Bonaparte Senfonisi” adını vermiş, ancak 1804’de Napolyon kendini imparator ilan edince Fransız İhtilali’ne inanan Beethoven ona kızıp ve senfoninin adını Eroica olarak değiştirmiş.
5. senfonisi adını ilk 4 ölçüsünden alır. Biyografisini yazan Shindler’e bu ilk 4 ölçü için “So pocht das Schicksal an die Pforten! (işte kader kapıyı böyle çalıyor!)” der. Temanın 3 kısa bir uzun vuruşları aynı zamanda mors alfabesinde V harfini (victory/zafer) temsil ediyor.
 9. ve son senfonisini yazdığı sırada sağır olan Beethoven, eserin finalinde koro kullanarak bir devrim yaratır. Schiller'in şiiri olan “Ode an die Freude (Neşeye Övgü)” koro ve orkestranın tüm ihtişamı ile Beethoven’in besteciliğini bir kez daha taçlandırır.
Ode an die Freude gibi müzik tarihinin yapı taşlarını oluşturan, dünya kültür mirası olarak kabul edilen eserler günümüzde okul zilleri, cep telefonu melodileri ya da reklam müziği olarak kullanılırken bu yapıtların kıymetinin farkında olunması dileği ile… iyi ki doğdun Beethoven.



15 Aralık 2013 Pazar

Piyanonun zarif elleri ve 2013















İzmir’den New York’a, Viyana’dan Belgrad’a, Mersin’den Boston’a, Taksim Meydanı’ndan Bregenz’e 365 gün ardı ardına resitaller, senfonik orkestralarla konserler, önemli şefler, iddialı eserler. A.A.Saygun’u Avusturya’lılara, Çaykovski’yi Samsun’lulara dinleten, 365 gün içinde 52 konser çalan piyanistimiz Gülsin Onay.

Onay’ın 2013 yılını sosyal medyadan takip ederken piyanistliğine olduğu kadar temposuna Ankara’da yaşayan torunlarıyla, bahçesindeki güllerle, rahatsızlanan annesiyle, hayranlarıyla, genç müzisyenlerle, toplumsal olaylarla son derece ilgili olmasına hayran olmamak elde değil.

Adı çıkmış dokuza, inmez sekize












Rock tarihinde ikonlaşmış gruplar vardır. Müziklerini dinlesek de, dinlemesek de isimlerini biliriz. Bu isimlerin çoğunun bazen basit, bazen saçma, bazen de komik bir hikayesi vardır. AC/DC'nin bir elektrik süpürgesinin arkasında gördükleri yazıyı birebir gruba isim olarak verdikleri, Bad Company'nin ismini 1972'de 'Bad Company' adlı filmden alması veya Freddy Mercury'nin, grubun 'Smile' olan ismini 'bence Queen daha güzel bir isim' diyerek değiştirdiği gibi küçük anekdotların yanında daha ilginç hikayeler de var.

14 Aralık 2013 Cumartesi

İllegal Sanat
















Graffitinin vandalizm mi, sanat mı olduğu sorusu, Eski Mısır'a kadar uzanan tarihçesi kadar eski bir tartışma konusu. Bir tarafta kişiye veya kuruma ait mülkiyet hakkını ihlal ettiği gerekçesiyle vandallık olduğunu savunanlar, diğer tarafta yapılan çalışmaların görsellik, aktivizm, yetenek, mesaj içerdiği için sanat kabul edilmesi gerektiğini iddia edenler var.

Dünyanın birçok şehrinde bu iş için ayrılmış bölgeler, düzenlenen festivaller olmasının yanında, birçoğunda da graffiti ile sistematik olarak mücadele eden yerel yönetim birimlerinin olduğu

13 Aralık 2013 Cuma

Lucille














 Bir müzik aleti gördüğümüzde ona karşı merakımızı gizlemeyiz. Özellikle daha önce hiçbir enstruman çalmamış kişiler için incelenmeye değer, ilginç bir objedir. Elimizi uzatır dokunuruz. Çok çekicidir. Kimi incecik tahtanın zerafetini, kimi pırıl pırıl parlayan ince işçilik ürünü metal parçaları ile çok cazibelidir. Daha da ileri gider elimize alıp önceden izlediğimiz kadarı ile ses çıkarmaya uğraşırız. Uzaktan bakınca beceriksizce tuttuğumuz enstrumandan genellikle ses çıkaramaz ya da 1 saniye bile tahammül edilemeyecek sesler çıkarır ve buna çok güleriz.Tüm bu olaylar sırasında sizi izleyen enstrumanın sahibine bakın. İşte o an onun gözleri size çok şey anlatacaktır. 

Bir de şöyle düşünelim; derin bir aşkla sevdiğiniz kadın size "kim bu bana dokunan" der gibi yalvarırcasına bakarken, birinin gelip onu boğazından tutup havaya kaldırdığını, yetmezmiş gibi sağa sola çevirip her an bir yerini kıracakmış gibi hırpaladığını hayal edin. Ya da bebeğiniz uyurken birinin gelip gözünü parmakladığını ve bunu yaparken ağlayan bebeğinize çok güldüğünü.
Abarttığımı düşünebilirsiniz ama bir müzisyen enstrumanıyla özel bir bağ kurar. Bu bağ onun maddi değeri ile bağlantısız onunla kurulan iletişimin, yaşanmışlıkların sonucudur. Müzisyen ve enstrumanı, ele alınıp çalınmaya başladığı andan itibaren birdirler.
Kimisi çocukken tanıştığı enstrumanını yıllar geçse de hala kullanmaktadır, kimisi uzun yıllar uğraşlar verip almıştır onu. Kısaca kırarsanız yenisini almakla çözülebilecek gibi bir hasar vermezsiniz. Elinize çalmayı bilmeden aldığınız keman 10 yaşında çocuğa kullanmasını bilmeden verilmiş bir Ferrari'dir müzisyen için. Daha da ayrıntı vermek gerekirse enstrumanlar aynı elden, fabrikadan çıksalar dahi eş değildirler. Gözle görülemeyecek küçük ayrıntıları vardır. Müzisyen uzun çalışmalardan sonra bu ayrıntıları ezberler ve artık parmakları, dudakları onu tamamı ile tanımıştır, sanatını yaparken bu tanışıklık onun yorumlarına, çalımına yansır. Yenisi verilse bile tıpatıp aynısı olmaz.
Müzisyen için “yangında ilk kurtarılacaktır” çalgısı. Bu değimi gerçek yapanlardan biri de efsanevi müzisyen B.B.King. 1949 kışında çaldığı bir dans salonunda ısınmak için kullanılan içi gazyağıyla dolu varil iki adamın kavgası sonucunda devrilir. Panikle sahneden sokağa fırlayan BB.King  gitarını unuttuğunu fark edince alevlerin arasından içeri girerek o dönemler fiyatı 30 dolar olan çok sevdiği Gibson gitarını kurtarır. Yangın söndürülünce kavga eden adamların öldüğü ve kavga sebebinin Lucille adında bir kadın olduğu anlaşılır. O geceden sonra BB.King gitarına Lucille adını verir ve bu gitarın hikayesini anlatan Lucille adlı şarkıyı besteler. Gibson,  ES-355TD-SV model gitarını B.B.King için yeniden düzenler. Gibson Lucille gitarlar hala üretilmektedir.




12 Aralık 2013 Perşembe

Sokak müzisyenleri.

















Onlar atık her yerde. Özellikle İstanbul’da daha çok örneğini gördüğümüz sokak müzisyenliğinin tarihi çok eski zamanlara uzanıyor.
İspanya kıyılarında çingenelerin dans ile süsledikleri performansları, Fransa’da laterna eşliğinde şansonlar, Meksika’da sokakları dolaşarak bar ya da restoran önlerinde çalan dev sombreros’lu boncuk süslü kostümleriyle Mariachi’ler 18. yüzyıldan beri alışılmış bir görüntü oluşturdular. 60'lar sonrasında  hippi akımı ile başlayan süreçte sonradan çok iyi tanıdığımız Joan Baez, Bob Dylan, Bon Jovi, Tracy Chapman, Loreena McKennitt, Rod Steaward gibi müzisyenler ilk performanslarını sokakta gerçekleştirdiler.

Günümüzde çoğu müzisyen profesyonel olmadan önce tecrübe edinmek ve biraz da harçlık kazanmak için sokakta müzik yapıyor. Reklam amacı ile, yardım kuruluşları için, bazı toplumsal sorunların vurgulanması için de sokak performanslarını tercih eden müzisyenler de var. Joshua Bell'in, The Washington Post gazetesi için metroda yaptığı şovda 2 milyon dolarlık Stradivarius kemanı çalarak 45 dakikada 32 dolar, Tom Jones'un ise kanser araştırmalarına destek için sokakta çalarak 500 dolar toplayabildiği biliniyor.
Birçok bar, restoran ve müzikhol de müzisyenlerini sokaktan seçiyor. Bu yol ile iş bulmayı tercih edenler arasında Andrea Boccelli, Jimmy Durante ve Billy Joel de var.

Sokak müzisyenliğinin de bazı kuralları var. Öncelikle iyi bir lokasyon bulmak, kalabalıkların toplandığı, mümkünse araç trafiği olmayan yerleri seçmek, yaptığınız müziğe uygun kıyafetler ya da kostümler giymek, izin alınması gereken yerlerde önceden izin almak, sesinizi duyurabilmek için yüksek volümde çalmak ya da gerekli donanımı kullanmak, eğer bölgede sizden rahatsız olunuyor ve gitmeniz isteniyorsa bunu kibarlıkla karşılamak, bahşişleri toplamak için şapka, kase ya da enstruman kutusunu kullanmak, çaldığınız bölgede sizden başka müzisyenler de çalıyorsa onlarla ses çakışması yaratmayacak uzaklıkta durmak ya da sırayla çalmak ve en önemlisi gülümsemek. Unutmamak gerek: performansınız önce sizi memnun etmeli.
Yüzlerce sokak performansı örneği içinde aşağıdaki videoda en başarılı olanlardan birini izleyebilirsiniz.

 


10 Aralık 2013 Salı

Acı Meyve















İlk dinlediğinizde dönemin caz şarkılarından farklı yapısını hemen hissediyorsunuz. Siyah ve beyaz bir hayatın, derin, buğulu, teselli edilemez hüznünü içimize işleten Billie Holiday’in matemli yorumu. Yazılmasına sebep olan kötülüğün yanı sıra dünya tarihindeki tüm kötülüklere ve kurbanlarına bir ağıt.
Ağustos 1930'da Amerika'nın güney eyaletlerinden İndiana’da beyazlar tarafından ağaca asılarak idam edilen zencilerin fotografını gören bir öğretmenin yazdığı şiir, bir şarkıya dönüşmüş ve belki de her coğrafyada ve zamanda ırkçı şiddete karşı bir haykırış olmuş.

Doğmadığımız bir zamanda, bilmediğimiz bir coğrafyada, hiç anlayamayacağımız tereddütlü hayatın acısını bize evimizin koltuğunda günlük hayatın rutininden kopararak dünya gerçeklerini, toplumsal düşünmeyi, çözümlemeye çalışmayı, harekete geçmeyi hissettiren şey nedir?

Üç satırlık hikayesinde üç sanat türünün beynimizle kalbimiz arasında kurduğu köprü.
Her gün haberlerde, gazetelerde, sokakta gördüğümüz ama ilgi göstermeye odaklanamadığımız için varlığımızdan kaybettiğimiz şeyleri bize hatırlatan, geri kazandıran olgudur sanat. Sanatçı, görmemizi sağlayan tetiği çekendir.

Abel Meeropol (eserlerinde Lewis Allen adını kullanıyordu) 1937’de şiir ilk yayınlandığında Bitter Fruit / Acı Meyve ismini kullanmış. Strange Fruit, Billie Holiday tarafından 1939’da ilk kez seslendirildiği “Cafe Society” adlı mekanda Holiday’i aydınlatan spot dışında tüm ışıklar kapatılır, garsonların servis yapmasına izin verilmez, sanatçı şarkısını ayakta ve dua eder gibi söylermiş. Kısa sürede bu şarkı tüm Amerika’da duyulmuş. Time dergisi yüzyılın şarkısı, New York Post onu güneyin Marseillaise’i olarak tanımlamış.
Billie Holiday dışında birçok kişi şarkıyı yorumlamış ama bu yorumdan etkilenerek bir roman bile yazılmış. Nina Simone yorumu da en az Billie Holiday’inki kadar şarkıyla bütünleşmiş.

Beni etkileyen ve bu yazıyı yazmama neden olan da bu iki yorum oldu.
                                                                 
Billie Holiday

 


ve favorim Nina Simone


 




                                                                              

Flaş...Flaş... Ünlü besteci ağır konuştu!


















Ne zaman sanatçıların (ve sanatçılığı kendinden menkul bazı ünlülerin) yaptıkları iş konusunda birbirleri ile atışmalarını duysam, bunu magazin dünyasında yer almak, isminden bahsettirmek için yaptıklarını ve bunun günümüz pop kültürüne ait bir fenomen olduğunu düşünürdüm… ta ki internette yaptığım küçük bir araştırmanın beni yüzyıllar öncesine götürdüğünü ve benzer atışmaların isimleri müzik tarihinde ölümsüzleşmiş bestecilerde de olağan olduğunu farketmeme kadar.

Büyük bestecilerin birbirlerini ve eserlerini eleştirirken kullandıkları kayıtlara geçmiş cümleleri derlerken, eleştiri ve ironiyi nasıl harmanladıklarını ve bunu yaparken tevazu sınırları içinde kalmaya pek özen göstermediklerini de öğrenmiş oldum.

Örneğin Pyotr İlyiç Çaykovski'nin, Johannes Brahms hakkında 'Bu yeteneksiz herifin müziğini ben de çaldım. kibirli sıradanlığının deha olarak tanımlanması beni öfkelendiriyor. ' demesi, Brahms'ın da Çaykovski'nin eserlerini 'başıboş ve sığ' bulduğunu söylemesi gibi.

Çaykovski'nın yaylım ateşine sadece Brahms maruz kalmamış, Franz Liszt'in müziğini de 'yaratıcılıktan çok şiirsel maksatla yazılmış, renkli, parlak cilalı fakat biçim ve içerikten yoksun' olarak nitelerken Beethoven hakkında daha mesafeli bir yorumda bulunmuş: 'Bazı eserlerinin ihtişamını kabul ediyorum, fakat ben sevmiyorum'.

Aynı Beethoven'in Gioachino Rossini için 'Zamanında öğretmeni yeteri kadar dövseymiş, Rossini iyi bir müzisyen olabilirmiş' demesi, Rossini'nin ise Wagner ile ilgili düşüncelerini 'Wagner operaları tek dinleyişte yargılanamaz. Ben ikinci kez dinlemeye gerek duymadım' cümlesi ile belirtmesi bu müzik dehalarının birbirlerine karşı hassasiyet göstermeye gerek görmedikleri kanısını pekiştiriyor.

Örnekler çoğaltılabilir:

Gustav Mahler (Puccini’nin Tosca operasını dinledikten sonra): “Artık orkestrasyon yapabilen her salak bir opera yazıp başarılı olabilir'

Richard Strauss: 'Schoenberg müzikle uğraşacağına kar küresin daha iyi '

Maurice Ravel: 'Camille Saint-Saens savaşta mermi kovanı üretseydi müzik dünyası için daha hayırlı olurdu'

Chopin: 'Berlioz'un armonileri müziğinin üzerinde zayıf bir kaplama gibi duruyor. Kontrpuan fakiri bu adam bir Cherubini konserinin ortasında yerinden kalkıp 'ilk fikire 5 frank veririm' diye yalvarırsa şaşırmam'

Igor Stravinsky “Vivaldi yüzlerce konçerto bestelemedi, tek konçerto besteledi ve onu yüzlerce kez tekrarladı'

yine Stravinski: Neden bir yerde sevmediğim bir müzik duyduğumda hep arkasından Villa-Lobos çıkıyor?'

Weber: (Beethoven’in 7. senfonisini dinledikten sonra) “Dehasının savurganlığı son raddeye ulaşmış. Artık onu tımarhaneye kapatmanın zamanı'

Debussy: 'Berlioz müzikten anlamayanların favori müzisyenidir'

Bu ustaların atışmaları elbette yaşadıkları zamanın şartları çerçevesinde bir magazinsellik ile ilişkilendirilebilir. Ancak birçok günümüz ünlüsünün atışmaları ile arasındaki en büyük fark, attıkları laflardan çok, eserlerinin yüzyılları aşıp günümüze ulaşmış ve hala yaşıyor olmaları.

Hastasıyım















Hayatınız boyunca tekrar tekrar izleyebileceğiniz, konusunu, repliklerini, renklerini, müziğini her seferinde daha da sindirerek izlediğiniz filmler vardır. Bu filmlerle kurduğunuz bağ bazen sebepsizdir, bazen de detaylarda bulduğunuz küçük nüanslardır. Film müzikleri ise başlı başına filmin size hitap etmesini sağlayan, onu

9 Aralık 2013 Pazartesi

İn memoriam

( W.A.Mozart- Requem Mass D minor K: 626 , Lacrimosa. )
İnsanlık tarihinin en ünlü harika çocuğudur Mozart. Birçok eserinde pozitif duygular hissettiren armonisi nedeniyle annelerin huysuzlanmasınlar diye bebeklerine, botanikçilerin daha kolay büyüsünler diye bitkilerine, hatta çiftçilerin daha çok süt versinler diye ineklerine Mozart dinletilmesinin öğütlendiği bir çok makale okumuşluğumuz vardır.
Her ne kadar eserlerinin çoğunu neşeli sayılabilecek bir teknikle yazdığı düşünülse de, Mozart özellikle olgunluk dönemi bestelerinde içindeki dramatik temaları gizleyememiştir.
Mozart renkli kişiliğine, ihtişamlı müzikal kariyerine rağmen, çocukluğunu yaşayamamıştır. Küçük yaştan itibaren aşırı disiplinli bir baba ile başarılı olma stresi altında bir şehirden diğerine koşturmuş, içindeki dahinin dışarı çıkarken ona verdiği ruhsal etkilerle baş etmeye çalışmış, gençliğini, aşklarını yaşayamamış, hayatının son dönemlerinde maddi sıkıntıların yanısıra böbrek hastalığının verdiği eziyetlerle uğraşmış ve 35 yaşında süre olarak kısa ama dünyaya bıraktığı eser listesi uzun hayatına veda etmiştir.
Benim için Mozart, üstün yetenekli insanların bu yetenekleri sayesinde yaşadıkları düşünülen parlak hayatların değil, tam aksine, bu yetenekleri insanlara dağıtmaya mahkum edilmenin hüzünlü bir örneğidir.
Kendine bile şımaramamış bir çocuktur Mozart.

Aşkı test etmek için ne kadar ileri gidebilirsiniz?




Kolombiya’lı yönetmen ve yazar Andres Baiz’ in 2011 çıkışlı psikolojik-macera filmi Saklı Yüz (Cara Oculta) yönetmenin 2. uzun metraj filmi. Genç bir orkestra şefi ve yatak odasından çift taraflı bir ayna ile ayrılan gizli bir odaya saklanıp, onu terk ettiğini söyleyen bir video film bırakan karısının hikayesi. Aşkı test etmek için bir şansı olduğunu düşünen bir insanın psikolojisi. Film Pera Müzesi Latin Amerika’ dan öyküler film gösterileri kapsamında 7 ve 15 aralıkta İstanbul’da izlenebilir. Eleştirmenler, bazı sahnelerdeki erotizmi, filmi izlenmeye değer kılan senaryonun, gündelik hayat doğallığında çekilmesine bağlıyor.

8 Aralık 2013 Pazar

Bu gitarlar çok ünlü

Bazı objeler onları kullananların sembolü olurlar. Gitarları ile bütünleşen gitaristleri İtalyan multimedya tasarımcısı Federico Mauri bu sembolleri toparlamış. Görmek için

Sözcükleri notalara dönüştüren adam
















Chopin' i anlatmak için onun müziğine verdiği duyguları bir şair becerisi ile kelimelere dökmek gerekir. Bazı insanlar duygularını sözle anlatırken bazıları notaları kullanır. Chopin' i dinlemek onun dünyasının, düşüncelerinin, duygularının kodlarını birer birer çözmeye çalışmak ya da bir denizin bazen durgun bazen fırtınalı dalgalarına kendimizi bırakmak gibidir. Online Chopin Player onun eserlerini çeşitlerine, tonalitelerine ya da bestelendiği yıla göre sınıflandırarak rahatça ulaşmanızı ve dinlemenizi sağlıyor. http://www.chopinproject.com/media/player

Bir doğaçlama ustası




Doğaçlama ustası, caz şarkıcısı Sibel Köse ODTÜ mimarlık fakültesinde okuduğu yıllarda yaz okulları, festivaller ve ustalarla çalışarak deneyim kazandı. Zamosc Uluslararası Caz Vokalleri yarışmasında 1.lik alan Köse, dünyanın çeşitli yerlerinde önemli müzisyenlerle konserler verdi.

Müzedeki hayaletler






























Louvre müzesinde  bir 'comic' sergisi!... 

Müzenin tarihinde bir ilke imza atan çizgi roman ustası Enki Bilal, aralarında Mona Lisa'nın da bulunduğu dünyaca ünlü 23 eserin fotoğraflarını çekip 50 x 60 boyutlarında tuvallerin üzerine bastırmış ve her esere akrilik ve pastel kullanarak fantastik bir hikaye aktarmış.

Hepsi birer küçük sanat eseri: Exlibris
















İstanbul Ekslibris Derneği başkanı Prof. Hasip Pektaş “Ekslibris nedir?” sorusuna,"kitapseverlerin kitaplarının iç kapağına yapıştırdıkları üzerinde adlarının ve değişik konularda resimlerin yer aldığı küçük boyutlu grafik çalışmalardır. Kitabın kartviziti ya da tapusudur" diyerek açıklık getiriyor. İlk örneği M.Ö.1400 yıllarında III. Amenofis’in kitaplığına ait olan papirüslerin korunduğu ağaç sandıklara takılan açık mavi seramik üzerine yapılmıştır. Ekslibrisler gerçek anlamda matbaanın icadıyla birlikte değerli kitapların kaybolmaya ya da çalınmaya karşı koruma ihtiyacından doğmuştur.

Moa'yı geziyoruz
















MOA, British Colombia Üniversitesi Antropoloji Müzesi’nin sayfası. Bu sayfanın online sergisinde ister harita üzerinden müzede bulunan dünya miraslarının parçalarına ulaşabilir isterseniz ise nesne isimleri ile oldukça kullanışlı hazırlanmış menülerle müzeyi gezebilirsiniz.
http://collection-online.moa.ubc.ca/collection-online/home

Anıtkabir sanal turu














Ata’ mızın lahdinden, Şeref Holü’ ne Anıtkabir’i dilediğinizce gezebileceğiniz 360 derece uygulaması.
http://www.360tr.net/ankara/anitkabir/

Buz cazı



Norveç’li caz trompetçisi, besteci ve prodüktör Nils Petter Molvaer kendini geleceğin cazının öncüsü olarak tanımlıyor. Adını, caz ve elektronik müziği birleştirdiği 1997 yılında çıkan albümü Khemer ile dünyaya duyuran Molvaer, caz, rock, elektronik sesler ve hip-hop ritimleyle bu albümün satış başarısı yakalamasını sağladı.
Trompet tonunun Miles Davis’den etkilendiği hissedilen müzisyen, tekno müziğin yenilikçi isimlerinden Moritz von Oswald ile 11 aralıkta İstanbul Babylon’da bir konser verecek.

7 Aralık 2013 Cumartesi

Ünlü kareler


Ünlülerin fotografçısı Amerikalı Michael Muller’in kişisel web sayfası. Sayfasına girdiğinizde birçok ünlünün portrelerinin yanı sıra, sergilerinden ve projelerinden seçkileri bulabilirsiniz. 5 yıl boyunca snowboard fotografları projesini çekmek için dünyayı dolaşan  Muller, deniz altında köpekbalıklarının da portrelerini çekmiş.Örnekler için

Hepimiz tek kanatlı melekleriz (kısa film)


Hepimiz tek kanatlı melekleriz; yalnızca birbirimize sarılarak uçabiliriz.
Luciano de Crescenzo (d: 1928 İtalyan aktör, yazar, yönetmen ve mühendis)
Ormanda adı Kanat olan yalnız bir yaratık varmış. Ona bu adın verilme nedeni diğer kanatlıların aksine onun tek kanadı olmasıymış. … Kısa film, derin hikaye.

Şanssızlığın avantajı






















Dünyaca ünlü lütiye Nicolo Amati 3. Aralık 1596′ da İtalya’nın Cremona şehrinde doğdu. (ö. 1684)
1520 ile 1740 yılları arasında ürettikleri kemanlar ile Cremona’nın bir ”keman şehri” olmasını sağlayan Amati ailesinin en ünlü üyesidir.
1630′da babası da dahil tüm keman ustalarının veba salgınından ölmesi üzerine bölgedeki tek lütiye olarak kalan Nicolo Amati, atölyesinde Giacomo Ruggeri, Andrea Guarneri ve Antonio Stradivari’yi de yetiştiren ustadır.
Yukarıda görünen Amati imzalı keman Metropolitan Sanat Müzesinde günümüze kadar gelebilen en eski kemanlardan biri olarak saklanmakta.

Nefes gibi


Norveçli piyanist Tord Gustavsen’in triosu ile olan Changing Places albümünün “where breathing starts” isimli parçası.
Tord Gustavsen Quartet Akbank Caz Günleri kapsamında 10 aralık 2013′de İstanbul’ da bir konser verecek.
http://www.tordgustavsen.com/
http://www.tordg.no/trio/

Arı olsam diyenlere










Arı değilim ama ben de bir petek sahibi olsam diyorsanız adresiniz bu site. Bu bir deneysel interaktif paylaşım. Bal peteklerinden doğan bir fikirle kullanıcıların birer arı gibi web kameralarını kullanarak peteklerde kaleidoskop görselleri yaratması üzerine düşünülmüş.

Chee Yun, Oblivion, Stradivarius


Astor Piazzolla’nın Oblivion’unu Güney Koreli kemancı Kim Chee Yun çalıyor. Juilliard mezunu olan Chee Yun,  Samsung Corporation’a ait olan orjinal Stradivarius keman çalmakta.
Sitesini ziyaret etmek için link : http://www.chee-yun.net/

Gez, gez bitmez.

..








San Francisco Modern Sanatlar müzesindeki 6793 sanat eserini tek tek görebiliriz. Ekranda mini mini noktacıklara büyütecinizle  yaklaşıp, tıklayarak büyütüyor ve yandaki bölümde sanatçı ve eserle ilgili bilgileri görüyoruz. http://sfmoma.org/projects/artscope/







.

Müziğin bedeni olmak

.
Polina Seminova,  Moskova 1984 doğumlu, Amerikan Bale Tiyatrosu’nun baş balerinlerinden. Bolşoy bale okulunda eğitim almış ve bir çok uluslararası yarışmalarda başarılar göstermiş. Video, Herbert Grönemeyer’in müzik videosunun enstrumantal olan diğer versiyonu. Polina müziğe beden veriyor.

El altında müzikal çözüm (online nota yazım programı)
















Noteflight, ücretsiz online nota yazımı, yazılanı dinlemek, dilersek paylaşmak, baskı almak olanağı sunan bir sayfa. Kolayca üye olunduktan sonra kullanılıyor. Yazım tarzını anlamak için ingilizce olan yardım videoları ve biraz zaman harcamak yeterli oluyor.  Sitede daha önce paylaşılmış partisyonları bulmak ve onların üzerinde de değişiklikler yapmak mümkün. http://www.noteflight.com

Kara delik ( kısa film)

.
Eğer sizin başınıza gelirse çift bant kullanın.

Hangi gemi? Adı ne?

.
.
.













Deniz kenarında uzaklara bakarken geçen tekne ya da gemileri hiç merak ettiniz mi? Nereden geliyor, nereye gidiyor, adı ne? İşte bu linkte dünya denizlerinde gezen tekneleri harita üzerinden bulup cismini, ismini, hızını ve daha birçok bilgiyi alabiliyoruz. Aynı daha önce aşina olduğumuz uçak navigasyon verileri sitelerine benziyor. Az önce uzaklardan bir kuru yük gemisi geçti, adı venüs. http://www.marinetraffic.com

Bir bas gitar devi:Jaco

....

Bas gitarın efsane ismi John Francis Anthony “Jaco” Pastorius III. 1 Aralık 1951′de Norristown, Pennsylvania’da bir jazz davulcusunun oğlu olarak dünyaya geldi. Müziğe okul orkestrasında davul çalarak başlayan Jaco, futbol oynarken bileğinin kırılmasından sonra bas çalmaya karar verdi. 1969′da kolejden mezun olduktan sonra güney Florida’daki klüplerde Wayne Cochran, Peter Graves ve C.C Riders ile

2 boyut 3 boyuta dönünce




 Fotografçı Alexander Khokhlov “2D or not 2D” adını verdiği yeni projesinde makyaj sanatçısı Valeria Kutsan ve dijital sanatçı Veronica Ershova ile kadın yüzlerini 2 boyuta dönüştürmüş. Uzun yıllardır 2 boyutu 3 boyutlu görünüme çevirmeye çalışan yüzlerce teknik karşısında 3 boyutu 2 ye dönüştürmek de oldukça çekici bir seri oluşturmuş. 

Tek çizgi ile rahatlamak












Linke tıklıyoruz, mouse ile çizgiler çiziyoruz, rahatlatıcı bir müzik eşliğinde dalıp gidiyoruz. dilersek bu seansı fotograf olarak kaydediyoruz. http://weavesilk.com

İstihdam (kısa film) iş bulmayı dileyen iyi düşünsün!

..

Teknolojinin ilerlemesi ile insan gücü yerini, birçok alanda  makinelere bıraktı. zamanla iş alanları değişti, birçok meslek yok oldu, yerine yeni meslekler türedi. işsizlik ciddi bir sorun halini alırken yaratıcılıkla kendine iş yaratan bazı insanlarda oluyor. bu kısa film konuyu farklı bir şekilde hicvediyor.

Duende'nin sultanı Vicente Amigo



 Müthiş bir flamenko müzisyeni ve gitaristi olan ispanyol Vicente Amigo, 2013 de  dünyanın en güzel şehirlerinden birinin adını albümüne vermiş. “Roma”   flamenko müziği, kelt tınıları ve ustalık  ile dopdolu.